Yeniden Sait Faik Okumak
- aysegulblogsitesi
- 12 AÄŸu
- 2 dakikada okunur

Neye el atsam sıkıntı duyduğum bir gündü. Haberleri dinliyorum çok üzücü her şey. İnsanlara bakıyorum enerjileri bir gram çekmiyor beni. Ne Bostancı sahilinde yürümek ne de seyahat düşleri kurmak hele ki belli mekanlarda buluşmak artık keyif vermez olmuştu. Eski duygularımı kaybetmiştim sanki. Koca gökdelenler etrafımızı bir kuyu duvarı gibi kapatıyor, denizanaları ile dolu denize baktıkça midem bulanıyordu. Elime aldığım ekmek doğal değil, balık güzel kokmuyor. Biliyorsunuz işte İstanbul hayatı, aşık da değilseniz yandınız. Aşırı keyifsizlikten kalbiniz zarar görebilir. Sonra panik atak ilaçları iç de iç ne olacaksa... Tüm bu duygu haliyeti içinde gittiğim kitapçıda çok önceden okuduğum Sait faik'in kitabını görür görmez bilinçaltı alacağını anladığı güzel şeylere doğru hızlandı. Kitabı elime alır almaz bir solukta okunası olduğunu gördüm. Son kuşlar kitabındaki hikayeleri; ada, deniz, balıklar, kuşlar, meyhanede bir pastanede buluşur gibi sevgili beklemeler, en çok da etkilendiğim boyun eymeyen onurlu insanlara karşı içindeki hayranlığın yanı sıra çıkarcı insanların benciliğini gördüğü zaman nasıl hak yiyebildiklerini farkettiğindeki o anda yazı yazmanın bile bir hırs olduğunu düşünmesi karşısında bir anda yazmamaya karar vermesi çok etkileyici bir insanlık dersi veriyordu aslında. Namuslu insanlarla yaşayıp ölmek istemesi karşısında çok etkilenmiştim. Herşey küçücük bir adanın içinde çok tanıdık insanlar arasında zaman zaman da yabancıların katıldığı bir ortamda geçiyordu. Tabi İstanbul hayatının keşmekeşinin de hayatında büyük önemi var. Ama o dünya nefes alamadığı bir dünya, limanı kesinlikle evinin de bulunduğu o küçük, güzel ada...Ufak bir kayıkla ada açıklarına çıktığı muhabbetin içine bir de martı dahil olur, bu öyle sıradan bir martı değildir. Balık tutmak için hazırladıkları yemlerin takipçisi bu martının hem balıkçı hemde yazar farkındadır. Balıkçının zuladaki rakıdan içmesi, dalga çıktıkça heyecanlanan Sait Faik'in kendini samimiyetle anlatması, beni alıp mis gibi bir bahçeye bırakmışta, bir tarafımda filbahrilerin yeşiliğindeki beyaz çiçeklerine bakarak, hafif esen rüzgarın verdiği havayı soluyarak, bir yandan da denizi uzun uzun seyre dalarak, denizin orta yerindeki şehir hatları vapurunun sakin gidişini izliyorum duygusunu yaşatmıştı. Durupdururken bir öykü ile bu keyfi yaşamak ne harika bir duyguydu. Zaten bir daha asla yazmayacağım dediği günden sonra adanın tenha yollarında gezerken küçük değnekler yontmak için cebinde taşıdığı çakısını çıkarıp kalemi yontmuş yonttuktan sonra tutup öpünce, yazmasam deli olacaktım demiştir.
